19 Kasım 2010 Cuma

Küçüğüm...



Bu sabah senin yerine açacağım perdeyi, kendi ellerimle seni pencerenin önüne oturtacağım çocuğum. Pencereyi de açacağım gerekirse, üşürsün diye omuzlarına yumuşacık bir battaniye bırakacağım, sımsıkı sarıl diye ona... Ellerini pencereden dışarı uzatacağım, yağmuru hisset diye küçüğüm... Ardından yüzündeki gülümsemeyi keyifle izleyeceğim, sen ne kadar mutlu olursan o kadar mutlu olacağım ben de...

Sana soracağım küçüğüm, hayat nasıl bir şey diye... Yağmuru göl kenarında izleyip yağmuru hissetmek güzel mi diye... Yaşayamadığım her mutluluğu tat istiyorum küçüğüm...

Hatta, hatta bir gün kalk da koş bana doğru istiyorum çocuğum..

Önce küçük bir adım atacaksın, sendeleyerek, kendinden emin olamadan... Sonra bir adım daha, ve bir daha, bir tane daha... O gölün kenarında yağmurda ıslan istiyorum küçüğüm...

Aşık ol istiyorum en çok küçüğüm, içinde sıcacık bir kalp hisset... Sevgiyi hisset ellerini pencereden dışarı uzatıp, yağmurlar gibi... Toprak kokusu gibi çek içine hayatı küçüğüm...

Öyle bir sev ki işte küçüğüm, tebessümünün melodisi kalbini aydınlatsın... Hem senin, hem sevdiklerinin, hem de sevenlerinin ruhlarıyla beraber...


Blogdaki yıllanmış yazılardan yine...

3 yorum:

  1. Hem düşleme yalnızca, kuşan önüne tüm yıldızları, öyle kucakla, sar o sevdayı, kundağına sarılmış çıkınına...

    Güzel esinleyici bir yazıydı...

    YanıtlaSil
  2. Hi,

    I was looking at your blog and I like it. I want to invite you to become my blog friend, and if you follow me, I will follow you...

    What do you think?

    I hope to hear from you soon.

    Jesse

    YanıtlaSil
  3. hi jesse, of course i'll take a look at your blog but are you sure that you understand my blog? do you know turkish?

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails