Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi dans kulübünün festivalinde buldum kendimi. Üstelik oraya da ilk gidişim, nasıl hemen ev sahibi gibi kuruldum anlatamam. Herkes orada figürlerine çalışırken biz gördüğümüz, duyduğumuz her şeyle dalga geçmeye dalmıştık bile.
Bu kadar geç yazmamın nedeni, kendimi danslara fazla kaptırdığımdan fotoğraf çekmemiş olmam :( fotoğraf bulmaya çalıyorum bir süredir... Bu kadar güzel dans ediyorken ben olsam hava atar, her yerde fotoğrafımı paylaşırdım twitter, instagram demeden, Allah biliyor da bana yetenek vermiyor işte. :(
Gösteri boyunca çoğunluğu Büdans'tan olmak üzere bir sürü harika dans serisi izledik. Tango, cha cha, rumba, salsa... Sanki zerre yeteneğim varmış gibi grup içinde uyumsuz olanları hemen ifşa etmekte de üstüme yoktu.
En en bayıldığım iki seri vardı ki:
Biri müzikal olarak hazırlanmış "Yeşilçam"dı. Zengin kız - fakir oğlan aşkı ve kötü adamın oyunları...
Önce bize bu video'yu izlettiler ve ardından da müzikalini sergilediler:
Sadece iyi dansçılar değiller, aynı zamanda oyuncular da. Özellikle kötü adamın vücut dilini ve mimiklerini kullanışına bayıldığımı söyleyebilirim. (Tamam kıskançlığımdan çatlayacağım birazdan, kabul ediyorum.)
Veee en çok beğendiğim seri: Roxanne. Rumba ve Tango karışımı, Moulin Rogue'dan ilham alınarak yaratılmış bir seri. O kadar tutku doluydu ki büyülenmemek ve dans etmediğinize pişman olmamak elde değil. Ağzım açık izledim, muhteşemdi.
Bu Moulin Rogue versiyonu:
Benim kem gözlerim ve bakışlarım altında hiçbirinin ayağının kayıp da düşmediğine, gözlerini kafalarını yarmadıklarına seviniyorum. Umarım festivalden sonra nazarım değmemiştir tabi :o
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder