Madem gelenekselleşti, tüm yazılarımın şarkısı olsun: Alanis Morisette'den Crazy...
İlkini şurada yazdığım burada değilken neler yapıyorum'lara devam ediyorum. Geçtiğimiz cuma geleneksel Kabataş Erkek Lisesi yürüyüşündeydik. Kabataş'ı daha önce pilav gününü anlatırken şurada yazmıştım. Son sınıfların üniversite sınavları için okula gitmeyi bıraktıkları gün, Ortaköy'den Beşiktaş'a yürünür tezahüratlar eşliğinde. Birkaç ritüeli vardır yürüyüşün. En son Beşiktaş sahilde yine birkaç ritüel ile mezun olacaklar vedalaşır. Mezunlar da karşı kaldırımdan yürürler. Sonra okula geri dönülüp denize atlanır... Biz mezun olduktan sonra tekne gezisi de eklemişler.
Dışarıdan bakıldığında çok mantıksız görünen, anlaşılmayan hoş bir duygusallığı var yürüyüşün, geleneklerin. Biz yürüdüğümüzde Beşiktaş'a yaklaşırken içimin burkulduğunu hissetmiştim. Bir bütünün parçası olmak iyi hissettiriyor.
Ben mezun olduğum zaman iğrenç bir havada yürümüştük, deli gibi yağmur yağıyordu. Bu senekiler pek şanslıydı.
Herkesin hayatında yaptığı şeyler için kendisini yargılayamayacak insanlara ihtiyacı var. Yargılasa bile terk etmeyecek, kabullenebilecek... En saf ve en şeytan hallerinizi bilen, üstelik bundan nefret etmeyen. Bu güvence insana bambaşka bir huzur veriyor. Sanıyorum liseyi hala bu kadar önemsemem de bu yüzden.
Hamiş: Fotoğraflar benden bu sefer :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder