20 Ağustos 2010 Cuma

12,5. Bölüm: Sonsuzdan Geri Sayım


Gitti...
Yine gitti…
Neden şaşırmadım acaba bu sefer? İlk gidişi olmadığındandır. Sevmediğinden mi sahip çıkmıyor, yoksa sahiplenmeyi bıraktı o da mı göçebe oldu bilmiyorum. Ne hissediyor, ne geçiyor aklından bilmiyorum.

Tek bildiğim dün gece, uçağa binerken bir kere bile arkasına bakmadı. Muhtemelen güçsüzlüğüne ağlıyordu, kendisini öyle görmemi istemedi. Bilir o çünkü ben sevmem güçsüz insanları, belki de sevmediğim o kadar çok yönü vardı ki, ondan nefret etmem için o kadar çok nedenim olmuştu ki, bir de bu eklensin istemiyordu. Dedim ya aklından ne geçiyor bilmiyorum.

Yine tek bildiğim defolup gittiği...
Daha önce de gidecek gibi bakan herkes gibi... Beni her zamanki gibi hayal kırıklığına uğrattı böylece, gazete manşetleri der ya “Gelenek bozulmadı.”… Zeynep beni bu sefer de şaşırtmadı, bir şeyleri değiştirmek için her zaman olduğu gibi savaşmadı… Pek şaşırmadım, onun tarzı bu; geride kalsa yenilmiş hissedecekti sanki, bu haliyle de kaçıyordu bilmiyorum farkında mıydı? Yine de yenildi. Sadece, bana değil o kadar... Ne fark eder? Mutsuzsan kime yenildiğin çok mu önemli sanki, en büyük düşmanında seni dağıtmıştır, en iyi dostun da… Sonuçta bir uçurumdan yuvarlanıp da kayalara çarparak suretini paramparça etmişsen ya da baktığın aynaların hepsi parçalanmış ve elinde batıyorsa seni kimin ittiğinden çok yüzündeki cam kırıklarının acısı yakar canını, kimse kandırmasın kendini…

Hayat devam edecekti şüphesiz, öyle “onsuz yaşayamam.” edalarında değildim. Yıllardır onsuzdum ve hala hayattayım, ölmedim. Aslında ne düşünüyorum biliyor musunuz: muhtemelen biriyle tanışıp iki ay içinde evlenecek; çoluk çocuğa karışacağım. Bir gün her şeyden sıkılıp onun peşine yeniden düşeceğim. Şimdi değil ama 5-6 sene sonra belki yine birlikte olacağız. Sadece bir tetikleyici gerek bana bu flashbackler için bana o kadar, o tetiği biri çekecek, kim olduğu önemli değil; yüzünü bile hatırlamayacağım ve ben her şeyi yeniden hissetmeye başlayacağım…


Takıntı falan değil tüm bunlar, hikaye böyle bitecekti, biliyordum; çünkü biz değiştiremezdik giderek, saklanarak. Korkmayın sevdiği kızın peşini bırakmayan, obsesif katili değilim ben hikayenin, bir sürü kötü şeyiyiyim, etik değil hiçbir yanım; ama kanunları çiğnemedim henüz, merak etmeyin. Yeniden başlamadan önce güç toplamaya ihtiyacım vardı benim, eve gittim. Ona veda etmeye gittiğim gün yaptığım gibi müziği son ses açtım ve aklımdan geçenleri bile duyamadan, gazı kökledim. Rüzgarın canımı acıtmasını öyle istiyordum ki arabanın bütün camlarını açtım. Kaza yapıp ölseydim ne saçma olurdu değil mi? Bu saçma sapan hikayenin harika sonu olurdu değil mi? Ben ölürdüm ve Zeynep de vicdan azabı içinde “Ben neden oldum.” Diye ağlardı. Perde inerdi, alkış!

Kaza falan olmadı, dalga geçiyorum; ortam gerildi gibi geldi de. İki gün boyunca uyudum, telefonumu kapadım; çok önemli bir şey söyleyecek olan gelir ya da kötü haber tez duyulur nasıl olsa diye. Arada kalkıp maillerime bakıyordum, bir şeyler içiyordum ve yeniden uyuyordum.
Pazartesi sabahı gerçekleşmesini umduğum 5-6 senelik planımı yaşamaya başladım; her zamanki gibi erken kalktım. Giyindim, kahvaltı yaptım, ekonomi haberlerine baktım sabah kahvemi yudumlarken. Geri sayım gibiydi, nasıl olsa bir şekilde yeniden devam edecektik. Sertab Erener’in dediği gibi:

“Çünkü ayrılık ve biz aynı cümlede durmuyoruz
Devriliyor cümleler kuramıyoruz
Başka hikayelerde oyunlar oynuyoruz
Kazanmıyoruz üstelik
Hep bozuyoruz.”

Sadece biraz uzun bir yeri sayım... Kocaman bir saat var tepemde sanki, hızla geriye sarıyor. Bir gün gelcek elbet bunun da sonu. Her sonsuzluk sonsuza kadar sürmeyebilir, ne var ki bunda?

Evden çıkarken komşuların kapılarının önüne koydu
ğu gazeteler ayağına takıldığında küfrettim her zamanki gibi. Elime aldım haftasonu gazetelerini, ben iyileşmeye çalışırken neler olmuş bakayım diye.


“İTALYA’DA UÇAK KAZASI: 164 ÖLÜ
Roma’nın kuzeybatısındaki Fiumicino havaalanına inişe geçtiği sırada yere çakılan Türk Hava Yolları yolcu uçağındaki 158 yolcunun hayatını kaybettiği bildirildi. Kazadan kurtulan olmadı.
Yeşilköy Havalimanı’ndan kalkan Türk Hava Yolları uçağı, Roma kentindeki Fiumicino Havaalanı'na inişe geçtiği sırada pisti ıskalayarak yere çakıldı ve alev aldı.
Havayolu şirketi yetkilisi Ferit Hanedanoğlu, kara kutunun bulunduğunu ve kazanın nedeninin en kısa sürede açığa kavuşturulup gereğinin yapılacağını bildirdi.
ANSA haber ajansına konuşan bir polis yetkilisi, kazadan kurtulan olmadığını doğruladı.
İtalyan Hava Yolları Alitalia, 02.00 sularında düşen uçağın Boeing 737-800 model olduğunu ve altısı uçak mürettebatı olmak üzere toplam 164 kişi taşıdığını bildirdi.”
***
Benim anlatacaklarım burada bitiyor. Her zaman planlar işlemez... Bazen de bitmek zorundadır...
Görenler “aşık” dedi
“Ben aşığım.” Diyemedim
O mutsuz
O aşık
Ben öldüm demeye
Ya da cesaretim yoktu ölmeye
O öldü...


Alp Aydın

Ona bu sefer acıyıp da bağlanmamam için yalan söylemiş, meğer yalnız gitmiş.
Ölmüş…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails