1 Temmuz 2010 Perşembe

2. BÖLÜMÜN DEVAMI


Ve o günden tam 2 hafta sonra, yine aynı şarkıları dinlerken, yine üstümde mavi dev tişörtüm ve krem rengi mini şortum varken inanılmaz bir şey oldu. O şarkıları bir daha aklımdan çıkarmayacak bir şey... Arkadaşım geri döndü!

- Zeyneeeep!
- Yemek yemeyeceğim anne.


- Misafirlerimiz var!

Şevval teyze falandır, yine şirinlik yapmak zorundan kalacağım derken aşağı indiğimden uzun boylu bir çocuğa rastladım. İşte o çocuk Arda’dan başkası değildi. Değişmişti, yani yüzü mesela, büyümüştü, irileşmişti ve doğrusu boyu gerçekten çok uzamıştı:

- Merhaba!
- Zeynep!

Yeşim Teyze hala cıvıl cıvıldı. Sedef abla çok güzelleşmişti. Özlemiştim doğrusu, onları da Arda’yı da...

- Nasılsın canım?
- İyiyim teşekkürler Yeşim Teyze.
- Nasıl da güzelleşmiş, canım benim.

Sonra Arda’ya yöneldim:

- Merhaba...
- Selam...
- Nasılsın?
- İyiyim, sen?
- Ben de... Çok değişmişsin.
- Sen de canım...
Bol üç noktalı, duraksamalı bir konuşmaydı. İkimizde fazlasıyla şaşkındık çünkü. Birbirimizi bu kadar değişmiş bulmayı ummuyorduk; ama garip bir şekilde onun aslında hiç değişmediğini hissediyordum. O gün yeniden eskisi gibi dertleştik, çok güzeldi. Yeniden kendimi bulmuş, 8’e dönmüş gibiydim. Hatta içimde bir şeyleri değiştirebilme gücü bile vardı. Sonuçta artık okulum adada olmayacaktı, sık sık İstanbul’a geçecektim. (Adalılardan kimse burayı İstanbul saymaz. Hatta İstanbullular da burayı İstanbul kabul etrmez sanırım, ada başkadır..) Arda’la yine bol bol görüşebilirdim. Bu harika olurdu, yeniden yakın arkadaş olurduk, çocukluğumuzdan sonra gençliğimizi de birlikte renklendirirdik. Düşüncesi bile harikaydı. Bir yandan bunları düşünüyordum; bir yandan da Arda’la konuşduk. Tahmin edebileceğiniz gibi: eski günlerden...

- O günü hatırlıyor musun? Tüm kasabayı başbakan buraya gelecek diye birbirine katmıştık.
- Hatırlamaz mıyım! Uydurduğumuz küçük yalan büyümüş, tüm adayı sarmıştı. Herkes buna inanmıştı ve hazırlık yapmaya başlamıştı.
- Hele gazetecilere haber verilmesi, hayatımda o kadar gazeteciyi bir arada görmedim ben. Belediye Başkanının “Öhhöm ben bizzat görüştüm kendisiyle bizleri şereflendirecek.” demesi.
- Olay o kadar büyümüştü ki başbakan yardımcısı açıklama yapmıştı.
- Çünkü o aralar başbakan Amerika’ya gidiyordu.

Bunları konuşurken gözlerimden yaşlar gelmişti gülmekten. Uzun süredir bu kadar gülmemiştim. Biz iki küçük çocuk nasıl da haylazdık böyle. Hatırlaması bile harikaydı.

- Cep telefonun var mı?
- Evet. Dur getireyim de kaydedeyim numaranı.
- Tamam.

Aceleyle odama çıktım, telefonumu o giysi yığınları arasında aramaya başladım. Heyecanlı mıydım? Evet, kesinlikle... Niye ki? Çünkü onu görmek bana iyi gelmişti.

- Tamam, buldum telefonumu.
- Önce sen?
- 05........
- Kaydettim, çaldırıyorum.
- Ben de kaydettim tamamdır.
- Sürekli gidip geleceksin İstanbul’a değil mi?
- Tabi, okulum orada olacak, her gün gidip geleceğim.
- Zor olmayacak mı, keşke taşınsanız.
- Yapma burası harika bir yer, bence siz geri taşınmalısınız.
- Keşke... Ama babam, orasının işine yakın olmasını seviyor, çok alıştı...

Gittiklerinde ise cıvıl cıvıldım. Çocuklar nasıl dünyayı döndürecek gücü hissederler içlerinde, ben de öyleydim. Okulların açılmasına bir hafta kadar vardı. Arda yatılı okula gidecekti, aslında okulu evden o kadar uzak değildi; ama ergenliğin verdiği özgür olma tutkusuyla ailesinden uzak olma fikri onu cezbetmişti.
***

- Nasılsın Sahracığım?
- İyiyim, sen?
- Ben de iyiyim, liseli olmaya son bir hafta =) Harika bir şey değil mi? Kendimi çok tazelenmiş hissediyorum.
- Kız sende bir haller var, aşık mısın nesin? =)
- Yok canım, kime aşık olacağım, hayat güzel, dünya güzel.
- Haklısın tatlım, benim şimdi çıkmam gerekiyor. Annem çağırıyor. Çok çok öptüm.
- Ben de seni öptüm canım, görüşürüz.

Sahra’yla biraz konuştuktan sonra kapattım bilgisayarı. Sahra benim uzaktan kuzenim ve çok yakın arkadaşım. Adaya birkaç yazda bir gelir, sırdaşım ve dostumdur. Beni benden iyi tanır. Bizim kızların sahildeki o sözlerine kulak asmamıştım; ama Sahra... Yoksa...

İnat etmek o kadar anlamsızlaşmıştı ki birden, mutluydum, çok mutluydum, onu görmek bana iyi gelmişti, o şarkıyı hayatım boyunca ne zaman moralim bozuk olsa dinleyecektim; çünkü o benim ilk aşkım... mıydı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails